Brezilya’da 2014 yılında çıkarılan “Temiz Şirket Kanunu” na göre, mahkemeler üst sınırı 26 milyon dolar olan cezaları vermek için, şirketlerin yolsuzluk yapmak amacıyla hareket ettiğini ispat etmek zorunda değil. Aynı yasa, şirketi çalışanlarının gerçekleştirdiği tüm uygunsuz işlemlerden de sorumlu tutuyor.
Dünya yüzündeki tüm ülkeler, günümüzden çok uzun zaman önce rüşvet ve yolsuzlukla savaş vermeye başladı. Bu savaşın resmileşmesinin önemli adımlarından biri, ABD’nin 1977’de çıkardığı “Rüşvetin Önlenmesi ve Yabancı Ülkelerde Yolsuzluk Uygulamaları Kanunu” olurken, bunu epey zaman sonra 2010’da İngiltere’de çıkan “Rüşvet Yasası” izledi. Daha sonra Çin ve çeşitli Avrupa ülkeleri de benzer yasalar çıkarırken, en son Brezilya’da çıkan “Temiz Şirket Kanunu”, çok daha kapsamlı ve sert oluşuyla gündemde ön sıralara oturdu.
Yasanın, “en sert” yasa olarak isimlendirilmesinin en ilginç nedenleri aşağıdaki gibi:
- Yasa, çalışanların gerçekleştirdiği işlemlerin tamamından şirketleri sorumlu tutuyor.
- Ceza verilirken, yolsuz işlem sonucu gerçekleşen gelirler üzerinden değil, şirketin tüm gelirleri üzerinden hesaplama yapılıyor.
- Rüşvet değil de “kolaylaştırıcı ödeme” olarak isimlendirilen ödemler dahil hiçbir ödemeye istisna sağlanmıyor.
- Şirketler gerçekleşen uygunsuz işlemleri savunmak için “yetersiz prosedürleri olduğu” savunmasını kullanamıyorlar. Yasa, şirketleri yeterli prosedürleri muhakkak kurmakla sorumlu sayıyor.
Aslında tüm bu yasalar ülkeleri, Türk Ceza Kanunu’nda da (artık daha detaylı) bahsi geçen rüşvet ve yolsuzluktan korumayı amaç ediniyor. Bunu yaparken de, kimi zaman şirketlere yürüyecekleri yolu gösteriyor, kimi zaman ağır cezalarla caydırıcı olmaya çalışıyor. Ama temelde, tüm yasalar temiz şirket, temiz kazanç ve temiz toplumu hedefliyor.
Bir şirket neden “temiz” olmak ister?
- Şirket yönetiminin sahip olduğu etik kültürün sonucu olduğu için
- Yabancı yatırımcılarla daha kolay ortaklık kurabilmek için
- Daha kalifiye elemanları çekebilmek için
- Piyasada şirketin ismini korumak için
- Rekabet gücünü artırabilmek için
- Uzun vadede sürdürülebilir olmak için
Peki “temiz” bir şirket olmak için ne yapmak gerek? Yasaların hiçbiri bu konuda tam bir metodoloji sunmasa da, gerek uygulamalar dikkatle incelendiğinde, gerek piyasa dinamiklerine bakıldığında aşağıdakilerin, uygulanması gereken temel metotlar olduğu görülebiliyor:
- Üst Yönetimin Duruşu: Şirket çalışanları, kendi raporladıkları ilk yöneticileri başta olmak üzere, şirket yönetiminin tavırlarını, işle ilgili kararlar verirken örnek alırlar. Dolayısıyla “temiz” bir şirket yaratmanın ilk adımı genellikle temiz davranan yöneticilerle çalışmaktır. Elbette bu yöneticilerin, şirket içinde de “temiz” olma kültürünü desteklemesi; alınan iş kararlarında istisnasız olarak bu kültürün uygulandığından emin olması ve aksi davranışları (gerçekleştirenin pozisyonuna bakmaksızın) cezalandırması gerekmektedir.
- Risk Değerlendirmesi: Şirketlerin, operasyonlarındaki potansiyel suistimal, yolsuzluk ve rüşvet risklerini değerlendirmeleri ve bu risklerle ilgili uygun kontrolleri oluşturmaları gerekmektedir. Riskler şirketlerin iş alanlarına, çalıştıkları coğrafyalara, tabi oldukları regülasyonlara göre değişirken, uygulanacak kontroller de şirketin kültürüne, hedeflerine ve yönetimin risk iştahına göre değişiklik gösterecektir.
- Uyum Politikaları: Uyum politikalarının en önemlisi ve ilk adımı her zaman Şirket Davranış Kuralları’dır. Davranış Kuralları’nı pek çok yöntemle oluşturmak mümkün olsa da, “temiz” bir şirket yaratmak için en uygun Davranış Kuralları bütünü, şirket yönetimiyle ana hatları belirlenerek ve mutlaka şirket çalışanları da sürece dâhil edilerek oluşturulur. Bu kurallar bütünü, ancak çalışanların günlük çalışma ve karar verme süreçlerine entegre olursa ve tüm çalışanlara ve yöneticilere eşit şekilde uygulanırsa işe yarayacaktır. Kuralların uygulanmasında istisnalar yaratılması, kuralların tamamının çalışanlar gözündeki önemini ve saygınlığını azaltacaktır. Oluşturulan kuralların, muhakkak örnek vakaların tartışıldığı eğitimlerle desteklenmesi ve gerektiğinde değiştirilebilecek ve günün şartlarına uyarlanabilecek esneklikte olması gerekmektedir.
- Gözlemleme, Test ve Kontrol: Riskler belirlenip gerekli kontroller oluşturulduktan sonra, artık şirketin yaşamı boyunca devam edecek bir başka süreç başlar. Bu süreç de, gerek kontrollerin, gerek süreçlerle ilgili politika ve prosedürlerin düzenli olarak gözlemlenmesi, yeterince etkin olmayan ya da süreçleri aksatan kontrollerin değiştirilmesi ve kayıtlar ve işlemlerden örnekler kullanılarak düzenli olarak test edilmesidir.
- Durum Tespiti (Due Diligence): Şirketlerin kendi uygulamaları kadar, birlikte çalıştıkları şirketlerin uygulamaları da önemlidir. Temiz bir şirket, uygulamalarının ve standartlarının benzerlerini tedarikçilerinden, danışmanlarından, dağıtımcı ve bayilerinden de beklemelidir. Piyasada ismi yolsuzlukla anılan bir komisyoncuyla ya da danışmanla çalışmak, çalışan şirketin isminin yanına da bir soru işareti koyacaktır.
- Bildirim Mekanizmaları: Temiz bir şirketin bir belirleyicisi de, çalışanların ve şirketle iş yapan üçüncü şahıs ve şirketlerin, gördükleri bir olumsuzluğu bildirecek uygun kanallara sahip olup olmamasıdır. Özellikle suistimal ve yolsuzluğun ilk şahidi, çoğunlukla onları gerçekleştiren kişilerin çalışma arkadaşlarıdır. Bu kişilere, gerekirse anonim kalabilecekleri uygun bildirim kanalları açılırsa, suistimaller ve yolsuzluklar çok daha kısa zamanda ve daha az zararla ortaya çıkarılabilir.
Özetlemek gerekirse; son yıllarda, gerek ülkemizde, gerekse dünya çapında, artık şirketlerin yalnızca ne kadar kâr elde ettiği değil, bu kârı nasıl elde ettiği ve nasıl paylaştığı da büyük önem kazanmıştır. Her ne kadar ülkemizdeki regülasyonlar henüz dünyanın pek çok yerindeki regülasyonlar kadar sert önlemler almamış olsa da, işler daha karmaşıklaşmadan ve yolsuzluğa karışmanın maliyeti uyum gerekliliklerini yerine getirmenin maliyetini aşmadan bu konuda bir şeyler yapan tüm şirketlerin, kazançlı olacağı açıktır.
Bir cevap yazın